Prostat Kanserinde Tedavi Mümkün
Erkeklerde en sık görülen kanser türlerinden biri prostat kanseridir. Prostat bezinde meydana gelen bu hastalık, yıllar içerinde gelişen tedavi yöntemleri sayesinde artık çok daha kolay atlatılabiliyor.
50 yaş ve üzeri erkeklerde sık görülen prostat sorunları, bazen kanser vakalarına yol açabiliyor. Rutin kontrol ve PSA testiyle kanserin erken evrede yakalanması mümkün olabiliyor.
LifeClub Danışma Kurulu Üyesi ve Acıbadem Maslak Hastanesi Üroloji/Prostat Hastalıkları Tanı ve Tedavisi/İdrar Kaçırma ve Mesane Sağlığı/Robotik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Kural, prostat kanseri ile ilgili şunları söyledi: “Prostat kanseri, erkeklerde en sık görülen kanser türüdür. Kansere bağlı ölümlerde ise ikinci sırada yer alıyor. Prostat, erkeklerde bulunan, yaklaşık olarak bir ceviz büyüklüğünde, mesanenin altında yerleşmiş, üreme faaliyetleri için çeşitli salgılar üreten bir salgı organıdır.
Prostat kanseri, prostat dokusunu oluşturan bazı hücrelerin anormal seyir göstererek tümör yapıları oluşturması sonucu meydana gelir. Kanserler, prostatın sadece bir kısmından gelişebileceği gibi birden çok kısmında da gelişebilir. Yaş ve aile öyküsü önemli etkenlerdir.
Genellikle 65 yaş üstünde görülen bu hastalık erken dönemlerinde hiçbir belirti vermeyebilir. Tanı ve tedavide geç kalınmış bazı hastalarda kanserli dokular prostat içinde sınırlı kalmayıp etraf dokulara yayılım gösterebilir.”
Erken Tanı Büyük Önem Taşıyor
Prostat kanserinin, tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ali Rıza Kural, “Bunda, her geçen gün geliştirilen yeni ilaçların ve tedavi yöntemlerinin önemi yadsınamaz. Böylece prostat kanserinin erken evrede yakalanması amaçlanıyor. Hastalığın genetik yönü ise bu noktada öne çıkıyor. Örneğin, kişinin babası ya da ailesindeki diğer erkeklerde prostat kanseri olması taramalara özen gösterilmesini gerekli kılıyor. Ailesel öykü halinde erken yaşta, yoksa 45-50 yaş itibarıyla her yıl ürolojik muayeneden geçmek ve PSA testi yaptırmak gerekiyor. Bu testin bir tarama yöntemi olarak kullanılmasının, ABD'de geçen 30 yılda prostat kanserine bağlı yaşam kayıplarını azalttığı yönünde veriler mevcut.
Son zamanlarda PSA'dan elde edilen bazı değerler var. Örneğin, ProPSA ve Phi değerine bakılması gerekiyor. Prostatın yüksek çözünürlükteki fotoğrafı olarak tanımladığım prostat MR (Manyetik Rezonans), hastaların yüzde 80'inde prostat kanseri şüphesini ortaya koyabiliyor. Hastanın PSA testi sonucu ve MR bulguları bir arada değerlendirilerek biyopsi yapılmasına karar veriliyor. Prostat kanserinin kesin tanısı biyopsi ile yapılıyor. Geçmişte gelişigüzel (random) biyopsi alınıyordu. MR teknolojisi geliştikten sonra, şüpheli bölgelerden kognitif füzyon biyopsi alınmaya başlandıysa da bu yeterli olmadı. Çünkü hastadaki 5-6 mm'lik agresif tümör olan bir bölgeye biyopsi yapıldığında, iğne doğru yere denk gelmediğinden yaklaşık yüzde 30 oranında hastada kanseri tespit edememe ihtimali vardı. Oysa bugün gelişen teknoloji ile kullanılan özel bir cihaza MR görüntüleri yükleniyor ve şüpheli bölge real-time transrektal ultrasonla eşleştirilerek, milimetrik sapmayla şüpheli bölgelerden örnek alınabiliyor. Erken tanı için büyük avantaj sağlayan bu MR-Ultrason Füzyon biyopsi tekniği sayesinde geçmişte yaşadığımız mükerrer biyopsilerinin de önüne geçilebiliyor” dedi.
Robotik Cerrahi ile Çok Başarılı Sonuçlar Alınıyor
Prostat kanserinin güncel cerrahi tedavisinin, Da Vinci Robotik Cerrahi Sistemiyle yapıldığını belirten ve 2005'te Türkiye'deki ilk programı başlatan hekim olan Prof. Dr. Kural, günümüzde tedavide oldukça olumlu gelişmelerin olduğunun altını çizdi: “Tabii ki bu süre içinde Da Vinci Robotik Cerrahi Sisteminde de gelişmeler oldu. Bizim de bu ameliyatı yaparken geliştirdiğimiz ve doğru geliştirilen teknikleri uygulamamızla prostat kanseri cerrahisinin en çok endişe edilen komplikasyonları giderildi. Örneğin, ameliyattan sonra en çok idrar kaçırma sorunuyla karşılaşılıyordu. Buna karşı, idrar yoluyla mesanenin dikilmesi için özel bir teknik geliştirdik. Dolayısıyla bu sorunla çok da karşılaşılmıyor. Cinsel işlevin korunması konusunda da benzer şekilde gelişmeler var. Her cerrahın uyguladığı kendine has bir teknik bulunuyor. Burada robotik cerrahiyle elde ettiğimiz sonuçlar, dünyanın en iyi merkezleriyle yarışacak hale ulaştı. Kanser kontrolünün yanı sıra fonksiyonel olarak da başarılı sonuçlar alınıyor.”