Karamollaoğlu, gündemi değerlendirdi

Karamollaoğlu, gündemi değerlendirdi

PAYLAŞ
Ras Ajans - Rasajans

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, düzenlediği basın toplantısında gündemin sıcak başlıklarını değerlendirdi.

Karamollaoğlu şu ifadelerde bulundu:

Çanakkale Zaferi

Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…

O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,

Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i…

Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi…

 

Mehmed Akif’in Çanakkale Zaferi’ni tasvir ettiği bu muazzam dizelerle başlamak istedim.

Çünkü yarın 18 Mart Çanakkale Zaferini’nin yıl dönümünü hep birlikte idrak edeceğiz.

Çanakkale Zaferi üzerinde çokça tefekkür etmemiz gereken şanlı tarihimizin sayfalarına altın harflerle yazılmış destansı bir başarıdır.

Çanakkale Zaferi, Emperyalizmin coğrafyamızı kıskaca almaya çalıştığı bir dönemde beklemediği anda yediği kuvvetli bir tokattır.

Bu sebeple de bu büyük zafer gelecek nesillere sürekli hatırlatılmalı, aziz şehitlerimizin hatıraları her daim canlı tutulmalıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle Çanakkale Zaferi’ni iftiharla yad ediyor, bu zaferde şehit olan ecdadımızı ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

 

Çanakkale’nin Manası Kardeşliğin Tesisidir.

Çanakkale demek; Diyarbakır’dan Trabzon’a, Anadolu’dan Ortadoğu’ya, Balkanlardan Kuzey Afrika’ya, Maşrik’ten Mağribe bir milletin ve ümmetin tek yürek olması, aynı dava uğruna omuz omuza gelmesi demektir.

Çanakkale demek kardeşlik ruhu ve imanla ile yenilmez denilen orduları yenmek demektir.

Bakın bugün Çanakkale şehitliklerine başınızı çevirin, göreceksiniz ki; Gazzeli, Musullu, Bosnalı, Sudanlı, Diyarbakırlı, Balıkesirli kahramanlar yan yana yatmaktadır.

Bugün ülkemizin üzerinde ve coğrafyamızda emperyalizmin gerçekleştirmek istediği emeller engellenmek isteniyorsa, Çanakkale ruhu ile bu emellerin karşısında durmak zorundayız.

Üzülerek ifade etmek istiyorum ki; bugün Türkiye’de milletimiz ciddi bir kutuplaşmanın ve kamplaşmanın içerisinde sürüklenmiş bulunmaktadır.

Çanakkale Zaferi’nin bu kutuplaşma ve kamplaşma ortamının ortadan kaldırılması, sevgi ve şefkat ortamının oluşturulması için bir vesile bilinip, adım atılması başta biz siyasilerin üzerine düşen çok önemli bir görevdir.

Temennim Çanakkale Ruhu ile bu milletin ve tüm İslam âleminin parçalanamaz bir duvarın tuğlaları gibi bir araya gelmesi, bu birleşme akabinde ise coğrafyamızda ve tüm dünyada barışın ve adaletin hakim kılınmasıdır.

Andımız Tartışmaları

Bu noktada son günlerde kamuoyunu meşgul eden ve Türkiye’nin kutuplaşmasına sebep olan bir başka konuyu da dile getirmekte fayda görüyorum.

Andımız tartışmaları üzerinden oluşan gündemi endişe ile takip ediyoruz.

Bugün meselemiz; dürüstlüğü, doğruluğu çocuklarımızın ahlakına yerleştirmek, çalışkanlığı ise bir ideal haline getirmek olmalıdır.

Yoksa her sabah aynı andı tekrar ederek bir ülke ayağa kalkmaz.

Oluşturulan suni gündemlerle de bu milletin derdini örtbas etmek kimseye fayda sağlamaz.

Siz bu kamplaşma siyaseti ve suni tartışmalar ile bu ülkenin insanlarını birbirlerine yabancılaştırırsanız bundan ancak ülkemiz ve milletimiz zarar görür.

Reform Türküsü Tutturdular

Muhterem arkadaşlar…

İktidar son günlerde bir reform türküsü tutturdu gidiyor.

Neymiş efendim; adalette, ekonomide reformlar yapılacakmış.

Dünyanın hiçbir ülkesinde hem durumumuz adaletten, ekonomiye her konuda çok iyi diyip hem de aynı konularda reform yapacağız diyen bir başka iktidar bulamazsınız.

Bunun yanında bir de diyorlar ki Anayasayı değiştireceğiz.

Şimdi huzurlarınızda sormak istiyorum; Siz adaleti sağlamak istediniz de önünüzü kesen anayasa maddeleri ve kanunlar mı var?

Allah aşkına siz fabrika kurmak istediniz, istihdamı arttırmak isteniz de buna hangi kanun mani oldu.

Emekliye, işçiye açlık sınırının üstünde bir ücret vermek istediniz de anayasanın hangi maddesine takıldınız?

Tekrar tekrar vurgulamayı elzem görüyorum bugün Türkiye’nin problemi yöneticilerin zihniyet problemidir.

 

Fitre Hesabı

Kıymetli arkadaşlar bakınız ekonomik durumumuzun ne halde olduğunu anlatabilmek için sizlerle beraber burada basit bir hesap yapmak istiyorum.

Bu yılki fitre bedeli 28 lira olarak açıklandı.

İlginçtir 2019 yılında 23 lira, 2020 yılında 27 lira olan fitre bedeli bu yıl 28 lira olarak kabul edilmiş.

Hâlbuki %14,6 olan 2020 enflasyonuna göre bu rakam 31 lira %25 olan mutfak enflasyonuna göre ise 34 lira olması icap ederdi.

Ülkemizde enflasyon rakamları ile oynanıyor, işsizlik rakamları ile oynanıyor üzülerek ifade etmek istiyorum ki fitre rakamı ile dahi oynanıyor.

Bu rakamlar aç bir insanın doyması için belirlenen rakam keyfi belirlenemez hele iktidarın gönlünü hoş tutmak için hiç belirlenemez.

Yine de ne yazık ki açıklanan rakam gerçekleri ele veriyor, biliyorsunuz ki fitre bir kişinin günlük temel beslenme ihtiyacını karşılayacak şekilde hesaplanır.

Bu minvalde 4 kişilik bir ailenin bir aylık fitre bedeli baz alındığında bu miktar 3360 lira yapar.

Bu ne manaya geliyor? Temel beslenme ihtiyacı için bir ailenin ihtiyacı olan miktar dahi 2826 lira olan asgari ücretten daha fazla demektir.

Türkiye’de asgari ücretle çalışan işçi sayısı adeta devlet sırrı gibi saklandığı için tahmini olarak söylüyorum Türkiye’de işçilerimizin %40’dan fazlası asgari ücretle hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

Bu fitre hesabı bile, milletin içine düştüğü dar boğazı anlatmaya yeter.

Fakat bir acı örneği daha sizlere aktarmak istiyorum.

Adalet Bakanlığı'nın Adıyaman'da açtığı 9 kişilik temizlik görevlisi kadrosu için, 5 bin 217 kişi iş başvurusunda bulunmuş.

İşe başvuranlar arasında 156'sı lisans, 987'si ön lisans olmak üzere 1143 üniversite mezunu da bulunmaktaymış.

Durumumuzun bu kadar vahim olduğu bir noktada sorumluluk sahipleri; Türkiye’de yoksulluk sorun olmaktan çıktı, ülkemizde işsizlik sorunu yok iş beğenmeme sorunu var diyerek tezviratta bulunuyorsa sorunlarımız nasıl çözülsün?

O sebeple ısrarla diyoruz ki bizim meselemiz reformlar meselesi değil zihniyet meselesidir.

 

Türkiye’nin Tek Çıkışı Üretime Dönmektir

Sizlere huzurlarınızda ülkemizin adete kronikleşmiş problemlerini aktardım.

Şimdi bize şu soruyu soruyor olabilirsiniz; peki, çözüm ne, çıkış yolu ne?

Çok açık bir şekilde ifade etmek istiyorum ki; içinde bulunduğumuz sorunların yegâne çözüm yolu üretime dönük ekonomi anlayışına geçmektir.

Bunun ne demek olduğunu sizlere bir mukayese ile izah etmek istiyorum;

Samsung, 1938 yılında kurulmuş olan Güney Kore merkezli bir şirkettir.

Samsung'un 2020 yılı faaliyet kârı, 32 milyar 408 milyon dolar,

Yıllık geliri ise; 213 milyar 183 milyon dolar yani 1 trilyon 600 milyar liradır.

Peki, Türkiye'nin 2020 yılında gerçekleşen bütçe gelirleri toplamı ne kadar?

1 trilyon 29 milyar 493 milyon lira. 2021 yılı bütçe gelirleri gerçekleşme hedefi ise 1 trilyon 101 milyar 100 milyon lira.

Demem o ki; Yarım asır önce kendilerine destek için savaşa gittiğimiz Güney Kore'nin tek bir ürününün cirosu ülkemizin gelirleri toplamından daha fazlaysa vay bizim halimize.


Hibya Haber Ajansı

Bulten

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN