Fendoğlu 12 Eylül'de Vatan Sevdalısı Bir Nesli Mahvettiler

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu, Türkiye demokrasi tarihine kanlı ve karanlık bir utanç sayfası olarak kazınan 12 Eylül 1980 darbesinin 43 yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklama da, '43 yıl önce Milletimizin birliği, Vatanımızın bütünlüğü, devletimizin ebed-müddet bekası için çalışan vatanseverlerin ve ülkemizin geleceği birileri tarafından bilerek, isteyerek göz göre, göre çalındı. Ve O birileri kalleşçe ve haksız yere nice yiğitlerimizin canına kıydılar.

Fendoğlu 12 Eylül'de Vatan Sevdalısı Bir Nesli Mahvettiler

İnsanlık dışı nice İşkenceler, nice dayaklar, nice sürgünler yaşandı. Ülkü denilen nazlı geline gönül vermiş vatan sevdalısı bir nesli mahvettiler” dedi.

Kendisi de 12 Eylül darbe girişimi öncesi amcası olan Malatya Bağımsız Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu ile birlikte yengesi ve 2 yeğenini bombalı suikastta kaybeden ve 12 Eylül darbe girişimi sonrasında babası Malatya Belediye Başkanı İbrahim Fendoğlu ve kendisi gözaltına alınan ve süreçte  üniversite eğitimi yarıda kalan MHP Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu, 12 Eylül darbe girişiminin 43. Yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayınladı.

MHP Malatya Milletvekili Mehmet Fendoğlu’nun 12 yıl darbe girişiminin 43. yıldönümü mesajı şu şekilde: 
“Bugün 12 Eylül. Her yıl 12 Eylül gelince; Ciğerlerimizi ellerimizle yarıp içine gömdüğümüz Unutmamız mümkün olmayan acılarımız geliyor aklıma. Acılarımızı, göz yaşlarımızla yoğurup, dava sevdamızla sarıp sarmaladığımız, Şehidlerimiz ile Onların Cenaze Namazlarını kıldıktan sonra kabristana götürürken bile ‘Vatan Sağ olsun, Ya Allah, Bismillah, Allahü Ekber’ nidaları ve Tekbirlerle haykırdığımız geçmişimiz geliyor aklıma. Düğüne gider gibi dar ağacına giden yiğitler geliyor aklıma. Mustafa Pehlivanoğlu, Selçuk Duracık, Cengiz Baktemur, Fikri Arıkan, Cevdet Karakaş, Ali Bülent Orkan, İsmet Şahin, Ahmet Kerse, Halil Esendağ geliyor aklıma ve işte O Tabutlara sığmayan çatal yürekliler geliyor aklıma. Onları unutmak mümkün mü?
 12 Eylül gelince; ‘İşkenceye dayanamayan olursa, Hepsini TÜRKEŞ yaptırdı deyin Evlatlarım’ diyen Alparslan Türkeş geliyor aklıma. Başbuğumu unutmak mümkün mü?
İşte 12 Eylül gelince bunları hatırlıyorum ve işte o zaman ben, Bir tuhaf oluyorum, bütün vücudum kas katı oluyor. Elim, ayağım buz kesiliyor, donmuş gibi oluyorum.
Şehit Pehlivanoğlu’nun anacığına yazdığı mektup aklıma geldikçe, burnumun kemikleri sızlıyor, nutkum tutuluyor, boğazım düğümleniyor, yutkunamıyorum. Suskun vaziyette sessizce göz yaşlarımı içime akıtıyorum. O, unutulmaz günleri yaşayıp ta bir tuhaf Olmamak mümkün mü?
Bu yazdıklarımı, biz kitaplarda okumadık, yaşadık, kardeşlerim yaşadık. 12 Eylül’ün her aşamasında canlı tanık, sanık, gazi olarak bulunduk. 1980 öncesi Kara Eylül’de Ne yazık ki mağdurların, yetimlerin, Şehitlerin Anası ağladı. Ya gerisi?  Can Ülküdaşlarım; Allah biliyorki, hiç pes etmedik, tarih şahittir ki, asla boyun eğmedik.
Herkes bilsinki, 43 yıl önce Milletimizin birliği, Vatanımızın bütünlüğü, devletimizin ebed-müddet bekası için çalışan vatanseverlerin ve ülkemizin geleceği birileri tarafından bilerek, isteyerek göz göre, göre çalındı. Ve O birileri kalleşçe ve haksız yere nice yiğitlerimizin canına kıydılar. İnsanlık dışı nice İşkenceler, nice dayaklar, nice sürgünler yaşandı. Ülkü denilen nazlı geline gönül vermiş vatan sevdalısı bir nesli mahvettiler. Ülkücülerin üzerinden adeta buldozerle geçtiler, ama bitiremediler. Biz bunları yaşarken birileri de köşe bucak saklandılar, ‘şimdi devran bizim’ diyor, öyle sanıyorlar.

Atam Alpagu Han Diyorki; ‘Andolsun ki; Türk ırkına çobanlık yaptığını sananlara, günü gelince kurtlarla yaşamanın ne denek olduğunu öğreteceğiz.’ Gün ola harman ola, Allah büyüktür. O bakımdan 12 Eylülleri unutmamız mümkün değildir. Ama Rabbim‘e şükürler olsun. O, muhteşem nesilden bu günlere kalanlar; istikbal  ve istiklalimiz için ışığı  sönmeyen ocaklarımızda çatal yürekli ağabeyleri gibi; aynı  İnanç, aynı heyecan ve aynı sevdayla yüklü binlerce Ülkücü Genç yetiştirdiler. Yetiştirdiğimiz ülküdaşlarımızın bugün geldikleri makamlara, yaptıkları icraatlara bakınca; emeklerimizin boşa gitmediğini görüyor, onlarla gurur duyuyorum.
Hayatının baharında Vatan toprağımıza emanet ettiğimiz fidanlarımızı sadece bugün değil, her daim Rahmet ve şükranla anıyorum, biliyorum ki sizlerde öyle yapıyorsunuzdur. Liderimiz Devlet Beyin deyimiyle, ‘Unutursak veya unutturursak gök girsin kızıl çıksın’
 Cenab-ı Allah; başta Başbuğumuz Alparslan Türkeş olmak üzere bütün şehitlerimize gani gani rahmet eylesin.
O, yiğit insanların ruhları şad mekanları cennet olsun inşallah. 12 Eylül’den bugüne yaşayan Gazi ve Çilekeş kardeşlerime, bizlere emanet kalan dul ve yetimlerimize, aileleri ile birlikte sabırlar ve sağlıklar diliyorum. Allah onlardan ebediyen razı olsun.
Son Söz; herkes bilsinki; bizim ülkücülüğümüz hesapsızdır. Liderimiz Türkmen Beyimiz Sayın Devlet Bahçeli ne derse odur. Biz sarsılmaz bir irade ve Sadakatle Saygıdeğer Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli’nin emrinde, onun yol arkadaşı olarak, bir ömür davaya hizmet etmeyi en temel düsturumuz olarak kabul ettik. Bundan sonra da öyle olacak. İdam sehpasına Kuran -ı Kerim ve bayrakla çıkanları ve onların hatıralarını yaşatanları saygıyla selamlıyorum. Bu vesile ile; bütün ülküdaşlarıma en kalbi selam sevgi ve muhabbetlerimle birlikte sağlıklar diliyorum. Cümleten Allah‘a emanet olun.”