Akciğer kanseri, akciğer dokularındaki hücrelerin kontrolsüz çoğaldığı bir hastalıktır. Bu kontrolsüz çoğalma, hücrelerin çevredeki dokuları sararak veya akciğer dışındaki organlara yayılmaları ile (metastaz) sonuçlanabilir. Peki, dünyada bu kadar çok ölüme sebebiyet veren akciğer kanserinin tedavisinde en başarılı sonuçları elde edebilmek için neler yapılmalıdır? Medicana International İstanbul Hastanesi Göğüs Cerrahisi Uzmanı ve Biruni Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Oğuzhan Özyurtkan, bu yaygın kanseri türü hakkında tüm sorularımızı sizler için yanıtladı.
AKCİĞER KANSERİNİN YAYGINLIĞI
Akciğer kanseri dünyada erkekler arasında en sık görülen kanser türüdür; kadınlarda da 3. sırada yer alır. 2019 yılında dünyada 2 milyona yakın yeni vakaya tan konmuştur ve 1.7 milyon kişi akciğer kanseri yüzünden kaybedilmiştir. Ülkemizde erkeklerde trakea, bronş ve akciğer kanseri (57.7/100.000 kişide) ilk sırada yer alırken, kadınlarda ise (9.8/100.000 kişide) bu kanser türü en sık görülen 5. kanser türü olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü 2018 yılı raporuna göre ülkemizde yılda 34.703 (29405 erkek ve 5298 kadın hasta) yeni akciğer kanseri tanısı konmuştur. Türkiye’de insidans oranı yüz binde 36,9 ile dünya sıralamasında 9. iken, erkeklerde yüz binde 70,6 ile Macaristan ve Sırbistan’dan sonra dünya üçüncüsüdür.
Akciğer kanseri sıklığı batı bölgelerimizde diğer bölgelere göre daha yüksek olarak tespit edilmiştir. Türkiye de tanı alma ortalama yaşı 64’tür, 40 yaşın altındaki bireylerde akciğer kanserine daha nadir rastlanır. Hastalık genellikle ileri evrelerde teşhis edilmekte, ülkemizde görülen vakaların sadece %17’si lokalize (erken evre) şekilde tanı konmaktadır, buna karşılık hastaların %28’inde bölgesel, %55’inde ise uzak yayılım döneminde tanı konur.
AKCİĞER KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
Akciğer kanserinin en sık sebebi sigara kullanımıdır. Akciğer kanseri %85-90 oranında sigara içenlerde görülür. Bu kişilerde akciğer kanseri riski içmeyenlere göre yaklaşık 12-36 kat daha fazladır. Sigara içmeyenlerde ise en sık neden pasif sigara dumanı maruziyetidir. Pasif sigara dumanına maruziyet ile ortalama %25 risk artışı söz konusudur.
Akciğer kanserine sebep olan diğer bir faktör asbest denen bir mineraldir. Asbest bazı endüstrilerde kullanılır ve doğal olarak fiberlerde bulunur. Asbest fiberleri havada dolaşıp kıyafetlere yapışırlar ve solundukları zaman akciğerlere yerleşerek akciğer hücrelerini zarara uğratır ve kanser riskini artırırlar. Renksiz, kokusuz, tatsız ve doğal olarak meydana gelen radyoaktif bir gaz olan radon da akciğere yerleşip kanser oluşumuna sebep olabilen bir maddedir. Radon, toprakta doğal olarak bulunur ve iyi havalandırılmayan ev ve işyerlerinin altındaki topraktaki miktarına bağlı olarak kapalı mekan havasındaki miktarı yüksek olabilir. Zemin kat eski binalarda yaşayanlarda sıktır, bu nedenle metro ve tünel işçileri gibi meslekî gruplarda risk taşır. Belirli meslek (gemi yapımı, yapı malzemeleri çıkarımı, çanak-çömlek imalatı, matbaa işleri, madencilik, vb.) çalışanlarında akciğer kanseri daha sık görülmektedir. Başlıca mesleki karsinojenler arasında; asbest, arsenik, alüminyum, krom, nikel, berilyum, kadmiyum ve formaldehit sayılabilir.
Akciğer kanseri gelişimideki önemli diğer bir faktör ise hastada diğer bir akciğer hastalığı bulunmasıdır. Silikozis gibi fibrotik akciğer hastalığı olanlarda kanser riski artmıştır. Ayrıca sarkoidozlu hastalarda 3 kat, tüberkülozlu hastalarda 8 kat artmış risk vardır.
Akciğer kanserinde kalıtsal ön yatkınlık yaratan faktörlerin varlığı da bilinmektedir. Birinci derece akrabalarında akciğer kanseri olan kişilerde kanser geliştirme riski 2-4 kat artmaktadır. Karsinojen maddeleri metabolize eden gen sisteminde ya da tamir genlerinde mevcut bazı varyasyonlar akciğer kanseri riskini artırmaktadır.
AKCİĞER KANSERİNDEN NE ZAMAN ŞÜPHELENELİM?
Akciğer kanserinin çok çeşitli bulguları olabilir. Ama genel olarak bakıldığında, bitmek bilmeyen ve zamanla daha kötüye giden bir öksürük, kalıcı göğüs ağrısı, kan tükürmek, nefes darlığı, hırıltılı nefes alıp vermek, sık sık zatürre veya bronşit olunması ve geçmemesi, boyun ve yüzde şişkinlik olması durumlarında hemen doktora başvurmak gerekir.
AKCİĞER KANSERİ TÜRLERİ NELERDİR?
Akciğer kanserleri genel olarak iki gruba ayrılmıştır: küçük hücreli akciğer kanseri ve küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri (skuamöz hücreli karsinom, adenokarsinom, büyük hücreli karsinom ve karsinoid tümör). Genel olarak bakıldığında akciğer kanserleri akciğer içerisinde büyüme yaparlar. Zamanla komşu organları (kalp, yemek borusu, nefes borusu, göğüs kemikleri, omurga) ele geçirip o organlarla ilgili şikayetler yaratabilirler. Organların yanı sıra, lenf bezi denen ve vücutta hemen her yerde doğal olarak bulunan yapılara sıçrama yapabilirler. Son olarak da başka uzak organlara (beyin, karaciğer, kemikler gibi) sıçrayabilirler.
AKCİĞER KANSERİ TANI YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Erken tanı, çoğu zaman tesadüfen, başka bir hastalık nedeniyle çekilen Akciğer Grafisi (röntgen), Bilgisayarlı Tomografi, Manyetik Rezonans Görüntüleme, PET/CT tetkiklerinde kitlenin görülmesi ile konur. Balgam örneğinin incelenmesi, havayollarının endoskopik olarak değerlendirilmesi anlamına gelen bronkoskopi ve bronkoskopik biyopsi ile de tanı koyulabilir. Bazı durumlarda tanı bilgisayarlı tomografi eşliğinde iğne batırma yöntemi ile de koyulabilir. Bazı durumlarda da akciğer dokusundan parça çıkarılarak (wedge rezeksiyon) tanı koyulabilir. Radyolojik olarak bölgesel lenf bezelerine yayılımdan şüphe ediliyorsa bu bezelerin değerlendirilmesi için mediastinoskopi ve torakoskopik cerrahi uygulanır.
AKCİĞER KANSERİ TEDAVİSİ NASIL OLUR?
Küçük hücreli akciğer kanserinde temel tedavi prensibi kemoterapi ve radyoterapidir. Cerrahi bu hastalarda çok az düşünülür, zira bu kanser türü en çok yayılmayı seven türdür ve tanı koyuldupunda oldukça yüksek oranda hasta ileri evrededir. Buna karşılık küçük hücreli olmayan akciğer kanserlerinde (seçilmiş hastalarda) cerrahi uygulanması yaşam şansını direkt olarak arttırır. Akciğer kanserinde erken tanı çok önemlidir. Erken dönemde hastalıkta cerrahi tedavi ile uzun süreli yaşam %85-92 gibi yüksek oranlara varmaktadır.
Küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri 4 evreye ayrılır. Erken evreler olarak kabul edilen evre 1 ve 2’de cerrahi tedavi uygulanır. Cerrahi tedavide amaç hastalıklı akciğer dokusunu ve mediastendeki lenf bezlerini onkolojik prensipler çerçevesinde çıkarmaktır. Evre 3 hastalarda komşu bazı organlarda (kalp, mediasten, trakea, göğüs duvarı kemikleri ve omurga, aort gibi büyük damarlar) tutulum mevcuttur ve bu durumlarda bazı seçilmiş hastalarda neoadjuvan kemoterapi veya radyoterapi (ameliyattan önce tümörü küçültme tedavisi) sonrasında operasyon uygulanabilir. Yine mediastendeki lenf bezi tutulumu olan hastalar da evre 3 grubundadırlar. Bu hastalarda da yine neoadjuvan tedavi sonrası operasyon mümkün olabilmektedir. Evre 4 hastalıkta diğer organlarda metastaz mevcut olduğundan hastalığın tedavisi genellikle kemoterapi veya radyoterapi ya da kemo-radyoterapi yapılır.